29 Mayıs 2016 Pazar

Herkese uzuuun bir aradan sonra merhaba !
Geçen seneki hayatım ile şimdiki hayatım arasındaki küçücük tefecik farklar ve küçücük farkların bana öğrettiği tabiki yepyeni şeyler..
Bu yıl üniversiteye başladım. Dilediğim bölümü pek de istemediğim bir üniversitede okumaya başladım. İlk sene hazırlık okuduğumdan bütün 1 yılı yata yata geçirdim. Şükür ki derslerde çok zorlanmadım. E tabi zorlandığım, bir türlü adapte olamadığım yurt hayatından sonra hayat bana acımış olmalı :D
18 sene boyunca ailemden ayrı çok az gün geçirdim. Bundan dolayı yurttaki ilk haftalarım ağlak ağlak "okumak istemiyom yaaaaee eve gitçem beeen" demekle geçti. Daha sonra şansıma bencil insanlar tanıdım, iftiraya uğradım, haksızlığı da şöyle bi serpip geçtiler. Bunların üzerine biraz da benim soğukluğum eklenince çok yalnız kaldığım günler oldu. ki koskoca yurtta yalnız olmak ve her yemeğe inişinizde şen şakrak milleti görmek koskocaman bir BU NA LIM! E diyyeceksiniz ki: hiç mi arkadaş bulamadın hiç mi yoktu kafana göre?! Vardı vee oldu. İki tane nur topu gibi güzel dost kazandım geç de olsa. Fakat yalnızlığı yaşamam gerekmiş yaşamışım, mücadele etmem gerekmiş etmişim. Geçti bile! :)
Gelelim çıkardığımız derslereee: Günümüz dünyasında birinin sevgisini kazanmak mucize gibi bir şey. İnsanoğlu sevgi konusunda cimri. İnsanlar bencil, onun öyle olmasını istiyorsa o tabiki öyle olacak aksi takdirde "nefesimi tutarım bak"cılar ne yazık ki gerçek dünyada da varmış. Ve kötülük gerçekten varmış. Masum masum "hayır ya olmaz öyle şey" dediğimiz şeyler öyle de olabiliyormuş. Dolayısıyla sarılın ! Sevdiğiniz herkese kocaman sarılın ki artık mucizevi sıfatıyla tanımlanan sevginizi gösterin, çekinmeyin. Kötülüğün gittikçe çoğaldığı bu dünyada sevdiklerinizi hayatınızdan çıkarmadan önce,üzmeden önce iki hatta üçdörtbeş kere düşünün.
En önemlisi de yaşadığım tek bir olumsuzluk için pişman değilim. Beni zorlayan, sabır taşına çeviren herkese ve her şeye teşekkürler. Ben onlar sayesinde şimdi daha güçlüyüm. Hemen oflayıp pufladığım, kıymetini bilmediğim her insana koşa koşa sarılmayı ve sevginin, iyiliğin önemini çok iyi kavradım. :)
Şimdiiii güzel bi tatili hakettim işte! Hakkıyla yüzeceğim,gezeceğim. Heppinize iyi tatiller !
hı bide tık tık -->     https://www.youtube.com/watch?v=rfJfz3LLOZw

12 Nisan 2016 Salı

Zaman zaman bazı şeyler öyle ters gidiyor ki ben bile şaşırıyorum talihsizliğime. karşıma çıkan insanlar beni zor denilebilecek durumlara sokmak için özel çabaya mı giriyor diye düşünüyorum. insanlarla mücadele etmem gerekiyorsa ederim ama dinlenmek için zaman da isterim.
bunları bi otobüste yazıyorum, yüzüme gün ışığı vuruyor, mevsimlerden de nisan zaten, bilirsiniz işte hayat güzel falan lakin baharın tadı yirmi kilogram düşünceyle ve akabinde kırılan heveslerimle çıkmıyor.
borcum olsun nisan, başka bir baharda en çok ben güleceğim !

21 Ağustos 2015 Cuma

demin bir paragraflık kısacık bir yazı yazdım. bağlantının kopması sebebiyle yazı yalan oldu. silindi 2 cümlem dahi kalmadı şimdi paylaşacak, okuyacak. bi daha yazsam da önceki gibi nasıl olsun? kek mi yapıyoruz yazi mi yazıyoruz, hamuru ayni tarifte kıvamında olsun? 
işte hayatıma uyarlayın bu hadiseyi. kaçan hevesler, söylenememiş cümleler dolduruyor her yeri. huzurun oturacak yeri yok.

11 Ağustos 2015 Salı

ne istediğini bilememek kötüdür. ama daha da kötüsü ne istediğini bilmek ama yapmaya cesaret edememektir. insan kendini suçlar durur. korkak, güçsüz gibi sıfatları uygun görür kendine. birileri üzülmesin diye cesaret edemediği kendi mutluluğunu “hayırlısı” der akışına bırakır. kendisi sebeptir buna ama yine de uğraşmaz. bir süre sonra mutluluğu için çabalamaya üşenecek kadar hevesi kaçar çünkü. Sezen Aksu da demiş ya: “ne acı insan kendine ne kadar yenik.” öyle dostlar. insan hep kendine yenik. en çok kendine yenik.

29 Haziran 2015 Pazartesi

Gecenin köründen yazıyorum, aklıma bi anda geldin. Ve beynim direk konuya girdi: seni hiç sevmedi. Doğru.

Senin tarafından sevilen insanlar çok şanslı, benim hayalini bile kurarken ayaklarımın yerden kesildiği şeyi onlar gerçekten hissediyor. İşte ben de sen uyurken sana yazıyorum ve tabii ki sen de tek bir dizeyi okurken bile seni düşünmemiş güzel kızlara yazıyorsun. (yazarın gözleri çeşmeye dönüşüyor burda)
Bazı geceler rüyamda seni görme güzelliğini yaşıyorum. Mesela en son beraber televizyon izliyorduk, daha öncesinde piknik yapmışlığımız da var. Böyle günler kahve değil portakal suyu içiyorum. (bilirsin portakal suyuna mutluluk çok yakışır) Tüm gün neşeli şarkılar dinleyip gülümsüyorum. Sonra geçiyor tabi. Gerçek olan onlar değil sonuçta ve sen beni sevmiyorsun. Bu beni üzüyor. Çünkü seninle hiçbir zaman hayalini kurduğum o sahilde dertleşemeyeceğiz. Olsun bu hikaye de böyle kalsın. Fotoğraflarına bakarken 3 dakika sonra seninle buluşacakmışım gibi heyecandan kalbimde çiçekler açıyor. Hı bir de, senden bahsederken gözümün içi  gülüyormuş öyle diyor bizimkiler. Ah be çocuk hiç de haberin yok! Oysa bi hissedebilsen sevgimi..
 Bütün güzel melodiler senin ses tonun. Bütün güzellikler senden birer parça. Sen güzelsin, ben güzelliklere uzak. Şimdi biraz seni yaşama umudu ile uyuyorum. Yorganı üzerime çekerken beynim bi kez daha hatırlatıyor: O güzel, sen ona uzaksın. O güler, sen ona uzaktan bakarsın. İyi geceler.

30 Ekim 2014 Perşembe

Mer ha ba!
Yazmayalı çok olmuş o yüzden hemen hızlı bir şekilde neler oldu özet geçelim! :)
Nihayet ekim ayı bitiyor. Tanrım ne lanetli bir aydı. Bir sorun biterken diğeri başladı. Koskoca 1 ayı surat asarak, dudak büzerek geçirdim diyebilirim. Bilirsiniz işte çeşitli olumsuzluklar. Ay sonu gelince sevindim be, ay bitince bu sorunlar da uçup gidecek sanki. E napayım burç yorumum kasım için iyi şeyler yazmış, yanılıyorsam şu gezegenlerin suçu.
İnsan böyle bir dönemin sonuna geldiğinde anlamsızca neşeli oluyor. 1 hafta önce duygusal şarkılar dinleyip ağladığında akan sümükten şikayet eden prenses, dönem sonuna doğru "a" deseler kahkaha atabilen, neşeli bir kıza dönüşüyor. O 2 haftalık ruh halleri arasındaki uçurumun nedeni de bizim her olayı fazla büyütmemiz. Kendi adıma konuşuyorum, 3 problem arka arkaya geldiğinde zorlanıp "eeeh başlarım amaa" diye isyan etmeye başlıyorum bile. ilk problemle son problemin alakası yok ve ben buna rağmen bunları birleştirip iki kat fazla üzülüyorum. (Hayır, manyak değilim.) Bu tamamiyle deli işi olduğundan siz kesinlikle bunu yapmıyorsunuz. Gülün ya. Gülün inanın bana dünyanın en muhteşem hissi bu, gülmek! ygs'den 179 puan alsan bile güleceksin demiyorum (şşş 12. sınıf etkileri) ama sürekli de ağla demiyorum. O kafana taktığının saçma sapan şeyleri şimdi şuan aklından siler misin? Yani silmezsen de sen bilirsin tabi. bir kenarda senin fazla büyüttüğün sorunların var, bir de kış var, mandalina var, neşeli şarkılar var.
Ay sonu çıkarımı: Karşımıza çıkan küçük problemleri büyütüp koskocaman sorun haline getirdiğimiz an, hayatı kaçırmaya başlıyoruz. Şu zamana kadar kaç tane keyifli an kaçırdık tahmin edebiliyor musunuz? Şimdi acele edelim ve bir köşede oturup surat asmak yerine, kalkıp hayatı yakalamaya çalışalım. E kenarından köşesinden bir şeyleri yakalarız herhalde öyle değil mi?
Üzülmeyin, büyütmeyin, gülümseyin. Çünkü umut var. Çünkü hala yılbaşında şömine başında oturarak Noel Baba'yı bekleyen çocuklar var, hala uyumadan önce oyuncakları üşümesin diye yanında yatıran, bulutların kendisini takip ettiğini sanan çocuklar var. Çocuklar varsa, umut da vardır. Çoktur.
Bu kadar yetsin o zaman.
Polar pijama-süt-sünger bob keyfi yapacağım daha. (her yaşa tavsiyedir en şekerli aktivite!)
Kasım ayı hepinizi gülümsetsin! :))
not: gezegenlerin beni kandırıp kandırmadığını ay sonu söyleyeceğim.